İki şeyi asla unutma
Bazı insanlar vardır ki, sevenleri çoktur. Çünkü insanları olduğu gibi kabul ederler. “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü.” Düsturunu prensip edinirler. Bazı insanlarda vardır ki yalnızlığı yaşarlar. Çünkü etrafında bulunanları arı gibi sokarlar. Hataların ıslahına yoğunlaşmaz, hata sahibine hücum ederler.
Hataları bağışlamak onu meşrulaştırmak anlamına gelmemeli. Hata sahibini dışlamadan kazanmaya çalışmaktır hoşgörü. Lokman Hekim’in yaptığı öğütlerden: “İki şeyi asla unutma. Allahı ve ölümü. İki şeyi ise asla hatırlama. Yaptığın iyiliği ve gördüğün kötülüğü” der. Sahabeden Ebu’d Derda (ra)’da “Biz kardeşimizin işlediği haramlara buğuz ederiz. Ondan vazgeçince benim kardeşimdir.” Buyurur. Leyla Hanım ise: ‘İncitme sen ahbabını, incinmeye senden,Bu âlem-i fânide zerâfet budur işte’ Der.
Hoşgörülü olmak müsamahakâr davranmasını bilmektir. Hoşgörüyü kendi kişiliğinden, fikir ve düşüncelerinden taviz verecek şeklinde algılamak ise zillettir. Asıl olan insanların kusurlarını araştırmak değil, kusurları ıslah etmektir. Hoşgörünün beslendiği kaynaklar, sağlam bilgi, kendine olan özgüven ve sarsılmaz inançtır. Bedîuzzaman“Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen ise hayatından lezzet alır.” Demektedir.Zamanımızda iletişim baş döndürücü bir halde gelişmesine rağmen toplumda diyalog ve hoşgörü anlayışı ters orantılı olarak azalmaktadır. Hoşgörüsüzlük gülün güzelliğine değil de dikenin varlığına takılan kimsenin halidir. Yani problem üretenler, problem çözücü tedbirleri almazlar.Dikene takılan gülü sevemezmiş,Âşık olmayan cefa çekemezmiş. Milli değerlerinden ve ruh zenginliğinden mahrum olan insanlardan hoşgörü ve bağışlama beklemek hayal olur