Sözünde durmayanlar

Sözünde durmayanlar

KÖŞE YAZISI​​​​​​​FAHRİ TOKAY​​​​​​​İnsanlar, sabahleyin verdikleri ahd-ü peymanlarını öğleye kadar taşıyamazlarsa, verilen sözün, yapılan yeminin kıymeti kalır mı? Menfaat rüzgârı nereden eserse hemen oraya dönüverirler. Mehmet Akif Ersoy bu tip insanları şöyle tarif ediyor: 

Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bîmedlül

Yalan rayiç, hıyanet mültezem, her yerde hak meçhul

İslam’ın Müslümanlara kazandırdığı en büyük özelliklerden biri ahde vefadır. Hal böyle iken, bugün vefasızlık gösteren, sözünde durmayan, taahhüdünü yerine getirmeyen insanlarla yüz yüze gelir olduk. Eskiden söz namus ve senet bilinirdi. Günümüzde ise, hukukî tedbirler bile insanın ahdini yerine getirmeye yetmiyor.

Sevgili Peygamberimiz, daha peygamberlik gelmezden önce Abdullah b. Ebi-l Hamsa’ya bir mal satmıştı. Abdullah, parasını tam ödeyememiş, kalan miktarı ödemek için parasını almaya gittiğinde, verdiği sözü unutur ve üç gün sonra aklına gelir. Üç gün sonra randevulaştıkları yere gittiğinde Peygamberimizin hala orada beklediğini görür. Peygamber Efendimiz: “Ey genç! Bana meşakkat verdin. Ben üç gündür seni burada bekliyorum” demekle iktifa etmişti. Peygamberimizin bu bekleyişi, alacağı için değildi. Söz verdiği için vadini yerine getirmek maksadıyla yaptığını ahlâkî peygamberîden öğrenmiş oluyoruz.  

Yorum Yaz