“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme''

“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme”

KÖŞE YAZISI

FAHRİ TOKAY

Bencil, yalnız kendisini düşünen, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tutan, hodbîn, egoist kimse demektir. Kendini beğenmiş, herkese tepeden bakan ahlak anlayışı. Menfaati olmayan hiçbir şeyin güzel olmayacağını düşünme haleti ruhiyesi. Bir başka ifade ile nefsi emarenin, süflî arzuların yeşermesine zemin hazırlayan ben merkezli davranış ve yaşama anlayışı.

Bencillik pek çok fenalıkların sebebi olabilmektedir. Bencil, maddî ve manevî her türlü imkânı kendi arzularını tatmin için kullanır. Bu karakterde olan insanın çevresiyle insanî bir bağı yoktur. Bu karakterde olan kişide sıla-i rahim, yakınlara ilgi, hediyeleşme, ziyaretleşme,   muhtaç olanlara yardım etme gibi duygular ölü durumdadır.

Dilimizde birisine “egoist”, “bencil” dediğimiz zaman hakkında hiç iyi düşünmeyiz. Mevlana bu konuda “Birçok kötülükler, hep “ben”den, benlikten doğdu. Ömrümde bir an bile gönül hoşluğuna eremedim. Ben adalet istiyorum hâlbuki bütün haksızlıklar “ben”den çıkıyor. Bu yüzdendir ki bütün feryadım, şikâyetim “ben”dendir der.

Her insan çıkarına düşkündür. Bu insanın fıtrî yapısında var olan bir şeydir. Fakat kendi çıkarları ve menfaati için başkalarının hakkını çiğnemek, bencilliğin tezahürüdür. Mevlana, bencilliği göze takılmış aynaya benzetir ve “nereye bakarsa baksın kendisinden başkasını görmez” der. Hacı Bektaşi Veli ise “Bencilliğin aslında kibir vardır. Kibir bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur.” Der.

Bencillik, insanın fıtratında vardır. Eğitilip terbiye edilmediği takdirde benliğine ‘ben’ hâkim olur. Bu karakterdeki bir insanın başkalarının hak ve hukukuna saygısı yoktur. Bu karakterde olan kişiler için Yüce Kitabımızın hitabı şöyledir “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara erişebilirsin.” İsra-37 Bencillikten kurtulup biz diyebilen insanda ise fedakâr duygular ön plana çıkar.

Kendisini aşan, başkalarına bir şeyler verebilmek için gayrete geçen insanların asıl hedefi vermesini, sevmesini ve paylaşmasını bilmeyenleri, bu güzelliklere alıştırarak bencillikten kurtarmaktır. Kuranda bu haslete ‘isar’ denilmektedir. İsar, cömertliğin en üst derecesidir. Kendisi ihtiyaç içinde olsa bile başkalarının ihtiyacını kendisinden önde tutma faziletidir. Sahabenin hayatındaki cömertlik isar derecesindeydi. Ensarın muhacir kardeşlerine kucak açışları böyle bir şeydi.

Yorum Yaz